Savcıyı tehdit eden Mustafa Kemal Zengin’den küstah savunma: Çikolatamızı alıp gittik…

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde adliyenin konferans salonunda görülen duruşma bugün saat 11.00 sıralarında başladı.

Duruşmaya doktor Fırat Sarı’nın da ortalarında bulunduğu 30 tutuklu sanıkla kimi tutuksuz sanıklar, müştekiler ve avukatlar katıldı.

SAVCIYI TEHDİT EDEN GÜÇLÜ’DEN PİŞKİN SAVUNMA

Duruşmada, soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısı Yavuz Engin’i makamında tehdit ettiği gerekçesiyle tutuklanan ve birleştirilmesine karar verilen iddianamede, “suç işlemek gayesiyle kurulan örgüte yardım etmek” suçlaması yöneltilen sanık Mustafa Kemal Varlıklı birinci sefer savunma yaptı.

Zengin, salonda bulunan sanıklardan kimsenin kendisini tanımadığını, bu belgeye nasıl girdiğini anlamadığını, sanıklardan da 1 kişi hariç kimseyi tanımadığını öne sürdü.

Zengin, Savcı Yavuz Engin’in makamına gitme münasebetini, “Bir gün arkadaşım Yavuz Çelik, üvey kızı olan Tuğçe Toptemel’in tutuklandığını ve tanıdık avukat olup olmadığını sordu. Ben de durumu Aylin hanıma söyledim. Aylin belgeye baktıktan sonra, ‘Soruşturma savcısı benim arkadaşım. O yüzden belgeyi almam etik olmaz.’ dedi. Ben de kendi imkanlarımla yaptığım araştırmalar sonucu müthiş şeyler öğrendim.” kelamlarıyla açıklamaya çalıştı.

“ORTADA TEHDİT YOK”

Savcıyı tehdit etmediğini öne süren Güçlü, “Aylin bana ‘Savcı beyin yanına gidelim.’ dedi. Çikolatamızı alıp gittik. Çayımızı içip konuştuk. Ben Tuğçe’yi hür bırak demedim. Bu kadar bebek ölürken hastaneleri neden kapatmıyorsun? Hastane yöneticilerini, tabipleri neden tutuklamıyorsun? dedim. Sonra odadan çıktığımızda Aylin’e, ‘Bu adam senin arkadaşın değil bizi kayda aldı.’ dedim. İmajların tamamı izlendiğinde ne olduğu anlaşılacaktır.” savında bulundu.

Zengin, “Herkes bana ‘Neden gittin?’ diyor. Ben vicdanımın sesini dinleyip gittim. O ölen çocukların illa benim çocuğum olmasına gerek yok. Ortada bir tehdit yok. Ben cinnet noktasına geldiğinde neler yapabileceklerini söyledim.” sözlerini kullandı.

“BU KABAHATTEN ANAMIN AK SÜTÜ ÜZERE ÇIKACAĞIMI BİLİYORUM”

Zengin, şunları kaydetti:

“Şu anda burada olduğum dava Türkiye’nin en büyük utanç davasıdır. Burada bir iki tane gariban hemşireye ceza verip Türkiye’deki sıhhat sıkıntısını çözeceksek vay halimize. Bebekler ölürken sen 18 ay nasıl seyredebilirsin. Hastaneler kapandığı için memnun oldum lakin dediğim üzere bunlar isim değiştirip tekrar açılacak. Ben paramı kaybederim lakin bir insanın prestijini kaybetmesi bu kadar kolay bir şey mi? Benim uzaktan yakından alakam yok. Görüntünün tamamını seyredin. Ben bu cürümden anamın ak sütü üzere çıkacağımı biliyorum.”

‘YA BEN YA NİGAR DEMİŞ’

Tutuklu sanıklardan hemşire Nigar Kubilay, “Başhemşire olarak çalıştım. Fırat Sarı ile anlaşamadık beni idareye şikayet etmiş. İdare bana ‘Fırat Bey ile tıpkı ortamda bulunma’ dedi. Bir mühlet sonra da kovuldum. İdareye gidip ‘Ya ben Ya Nigar’ demiş. Daha sonra diğer bir yere geçtim orada Yenidoğan ünitesinde işe başladım ancak Fırat Sarı’nın orasıyla ilgilendiğini öğrendim hatta idareye gidip daha evvel yaşadığımız olayları anlattım. ‘Sorun yok’ dediler. Ben epikriz yazmadım hemşirenin sorumluluğunda değildir. Hasta öldüğünde epikriz yazılması gerekir ancak sistemde yazılmamış görünüyordu. Ben de yazılması gerektiğini hatırlattım” dedi. Fırat Sarı’nın bildiri geçmişinde Nigar Kubilay hakkında ‘İşine geleni yapıyor. Buna niçin yüz veriyorsun. Kanlı Nigar’ dediği öğrenildi. Bunun üzerine Nigar Kubilay, “Aramızda hasımlık vardı bu türlü demeleri çok olağan. Lakin ben epikriz yazmadım” dedi.

‘BANA HASTA BULUN’ DEDĞİNİZ GÖRÜNÜYOR

Mahkeme Liderinin, “Konuşma kayıtlarında ‘Bana hasta bulun’ dediğiniz görüyor bunun hakkındaki savunmanız ne? ” sorusu üzerine Kubilay “Hastane idaresi bizden hasta bulmamızı istiyordu bu nedenle ben de hasta bulmamız gerektiğini söyledim” dedi.Sanık Nigar Kubilay’ın savunmasının devamında, mesul müdürün ve başhekimin başka farklı şahıslar olduğunu ve vazifelerinin farklı olduğunu belirtmesi üzerine, Mahkeme Başkanı, “Bu bilgiyi ilk kere sizden duyuyorum. Kaç celsedir bu türlü bir bilgiyi kimse söylemedi” dedi.

‘FIRAT HOCA BİZE “SİZE PRİM VERECEĞİM” DEDİ’

Tutuklu sanık, İdari amir Remzi Karaca suçlamaları kabul etmediğini söyleyerek “Benim vazifem 112 tarafından gelen hastaların bilgilerini doktora iletmektir. Tabibin hasta kabul etme ya da etmeme kararı sonrası bunu 112 servisine iletmektir. Bazen kimi hastalar bize ilişkin ambulansla gelmek istiyordu hastaneye. O durumda biz hastadan para alıyoruz; ancak sevkle gelecekse 112 ile geliyor ve fiyat alınmıyor. Şayet bizim ambulans hizmetimizi kullanacaksa 112’yi arayıp haber veriyorduk” dedi. Ayrıyeten sanık savunmasının devamında “Fırat Hoca bize, ‘Size prim vereceğim’ dedi. Bu nedenle Mert üzerinden bize nizamlı olarak ufak ölçülerde motivasyon parası gönderirdi” dedi.

AİLESİNE GÜLÜMSEDİ; EL SALLADI

Duruşmaya saat 13.15’te orta verildi. Verilen 45 dakikalık ortanın akabinde duruşma saat 14.30 sıralarında tekrar başladı. Suç örgütü lideri olduğu iddia edilen Fırat Sarı’nın duruşma salonunda orta sıra gerisine dönüp izleyici kısmındaki ailesine gülümseyerek el sallaması dikkat çekti.

‘YENİDOĞAN BEBEKLERE BİRŞEY YAPMADIM’

Duruşmaya tutuklu sanık doktor Zeki Ötünç savunmasıyla devam edildi. Ötünç savunmasında “2019’da beyin kanaması geçirip 10 gün ağır bakımda kaldım. Uzun müddet işsiz kaldım. 2 yılın sonunda daha evvel birebir iş yerinde çalıştığım Cansel hemşire bana bir iş teklifi bulundu. Yalnızca gündüz çalışacaktım. 2022 sonunda Bağcılar’da işe başladım. Orası satılınca Beylikdüzü Medilife Hastanesi’ne başladım. 2024’ün başında istifa ettim zira birşeylerin aykırı gittiğini hissettim. Ben SGK’yı dolandırmadım. Yenidoğan bebeklere birşey yapmadım. Hastane bana maaşımın bir kısmını elden verdi. Ödemenin bir kısmını hastaneden bir kısmını mutabakatlı oldukları sıhhat şirketinden ödüyorlar. O şirket de Fırat Sarı’nın şirketiydi. Bize herkes ‘Bebek katili’ diyor ancak bir insan bebek öldürerek nasıl para kazanır anlamıyorum. Basın yüzünden güç durumdayım. Olağanda sizin benim suçluluğumu kanıtlamanız lazımken ben burada suçsuzluğumu ispatlamaya çalışıyorum.Bir sürü hastanın güzelleşmesinde katkıları oldu çalışanların. Arkadaşlar az vefatlar için suçlanıyor. Bir hemşirenin çocuk öldüğünde ağlamasını görmeniz lazımdı” dedi.

‘SUÇLAMALARI KABUL ETMİYORUM’

Çorlu Reyap Hastanesi’nde Başhemşire Hilal Vatansever, “İşim esnasında bütün hemşirelerin özlük haklarını ve sorumlu hemşirelerin verdiği nöbet listelerinin yanlışsız olup olmadığını denetim ettim. Suçlamaları kabul etmiyorum. Fırat Sarı yenidoğan ağır bakım doktorumuzdu. HTS kayıtlarının açığı yoktur. Fırat Sarı ile yenidoğan ağır bakımda ismi Hilal olan diğer hemşireyi arayacağına ezkaza beni araması görüşmelerimiz oldu. Bunun dışında eleman muhtaçlıkları olduğunda da Fırat Sarı beni arardı. Bir periyot hastane idaresi beni çağırarak Fırat Sarı’nın hemşireleri değiştirmek istediğini ve yerine Hasan Basri’yi getireceğini söyledi. Orada sorumlu hemşirelerimiz vardı ben dışarıdan sorumlu getirilmesini istemedim.” dedi.

Tutuklu sanık İbrahim Oktay ise, “Çorlu Reyap Hastanesi’nde mesul müdür olarak çalıştım. Hakkımda tez edilen suçlamaları kabul etmiyorum. Doktor az olduğu için Fırat Sarı’nın bizim hastanemizde çalışmaya başladı. Fırat Sarı’nın bizim hastanemize gelmesiyle ilgili benim bir bilgim ve ilgim yok” dedi.

‘HERKES GÜYA SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK’

Tutuklu sanık Mustafa Kemal Güçlü savunmasında “Beni burada neredeyse kimse tanımıyor. Tuğçe Hanım tutuklanmış. Aylin Hanım geldi aklıma ona ‘Bu belgenin savcısı benim arkadaşım, sana yardımcı olamam’ dedi. Buradaki şahıslar devletin açığını bulmuş ve birtakım hastanelerle birtakım bireyler bunu kullanıyor. Ortalık boş bulunmuş. Bunlar çözülmediği sürece daima devam edecekler.Kim kime dum duma buraya çıkan herkes güya sütten çıkmış ak kaşık.”dedi.

DURUŞMA ERTELENDİ

Zengin’in savunmasını tamamlanmasının akabinde mahkeme heyeti, duruşmayı 24 Nisan saat 10.00’a erteledi