Ağıralioğlu kurultay öncesi YENİÇAĞ’a konuştu: Ülkenin kilit sorunlarını Anahtar Parti çözecek

YENİÇAĞ: 20 yıla aşkın AKP iktidarı sonrasında, ülkede her geçen gün gayri mutlu sayısının

arttığı bir ortamda, partinizi kurup milletin huzuruna çıktınız. Mevcut siyasi konjonktürde parti olarak gaye ve beklentiniz nedir? Anahtar Parti bugün neredeyse kilitlenme noktasına gelen Türk siyasetinin anahtarı, siyasetten ümidini kesenler için yeni bir umut olabilir mi?

AĞIRALİOĞLU: Türkiye’de bu kadar uzun iktidarı birinci kere deneyim ediyoruz. Bu kadar uzun ve aralıksız iktidar aslında memleketin problemlerini çözmek için çok büyük bir fırsattı. Siyasi kredi hiçbir parti lehine bu kadar uzun ve aralıksız bir partinin elinde durmamıştı. AK Parti 2002’de söylediği, çözmeyi vaat ettiği meseleleri çözebilseydi Anahtar Parti’nin veyahut öbür rastgele bir partinin kurulmasına gerek kalmayacaktı. Biz bugün AK Parti’nin 2002’de millete çözmeyi vaat ettiği problemleri çözemediği için tıpkı meseleleri çözme iradesiyle, bu sorunları çözme vaadiyle parti kurmak mecburiyetinde kaldık.

Anahtar Parti önderi Yavuz Ağıralioğlu argümanlı konuştu: Milletin aşına aş, işine iş katmak için iktidar olacağız

Türkiye’nin koşulları 2002 ile mukayese edildiğinde daha da ağırlaştı. Bölgenin kuralları ağırlaştı, dünyanın kuralları ağırlaştı. Dünyadaki kazanma heveslerinin kuralsızlığa dönüştürdüğü bir siyasal iklimin içinde kurulduk. Amerika artık kural tanımaz, her heves ettiği şeyi yapmayı kendisine hak görür bir döneme girdi. Avrupa Birliği üyesi ülkeler kendi sıkıntılarının, kendi başlarının davetine bakma hevesleriyle dışarıda ne olup bittiğine umursamadan kendi menfaatlerine odaklanarak yaşama yolunu tercih etti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de çözerek gücü hâline dönüştüreceği pek çok sorunu çözemediği için bu 23 yıllık iktidarda bugün memleketin ekonomik meseleleri, siyasi sıkıntıları, içtimai problemleri siyasetten daha mühim, siyasetten siyasi parti münakaşasından daha önemli hislerle daha ehemmiyet atfederek ve daha önemli toplumsal mutabakatlara husus olacak biçimde omuzlanmak zorunda kaldı. Şunu demeye çalışıyorum: Biz bir parti kurduk. Bütün partiler memleket için daha yeterli bir idare vaadiyle kurulurlar lakin artık bir partinin mesuliyetinden çok daha fazlasını taşımak zorundayız. Memleketin çözülmez hiçbir sorunu yoktur. Memleketin meselelerini çözümsüzmüş üzere gösteren siyasetin maharetsizliğidir. Allah’a hamdolsun ki şu anda Türkiye’nin şu sıkıntısı çözülmez diyebileceğimiz hiçbir problemi yoktur. Bugün karşı karşıya olduğumuz meselelerin hepsinin sebebi siyasetçilerdir, siyaset kurumudur. Çözme kabiliyetini yitirmiş siyaset yüzünden bu kadar problemle karşı karşıya kalmış toplumun yaşama sevinci kalmamış. İşsizlik sayıları dayanılmaz hadlere varmış. Satın alma endeksimiz, ferdî olarak yaşadığımız standartlardaki bozulma, ticari rekabet gücümüz, esnafımızın hâli, dar gelirlilerimizin hâli, taban fiyatlarımızın hâli, emeklilerimizin hâli, memnuniyetsizlik eşiğinde Türkiye hatırı sayılır gerilemeler kaydetmiştir. Hasebiyle Türkiye’de büyük bir potansiyelimiz var ve bu potansiyeli ortaya çıkaracak yeni bir idare mahareti teklif ediyoruz.

Türkiye’de bu bahsettiğimiz hususların, problemlerin hepsinin tahlili mümkündü. Bunları AK Parti de çözebilirdi. Lakin siyaset milletten kopuk hâle gelince, kontrolsüz bir siyasal alan oluşunca verimsizlik baş gösteriyor. Harcadıklarının hesabını vermeyen siyaset, temsil gücünü yitiren siyaset, denetlenemeyen siyaset, kurumsal sıkıntıları var, kurumsal varlığını bu problemleri çözme imkânıyla buluşturamayan siyaset, memleketimize yük oluyor. Biz partimizi memleketin kilit meselelerine tahlil olsun diye kurduk.

BÜTÜN SORUMLULUK SİYASETÇİLERİN

Memleketin çözülmez problemleri yok derken kastettiğimiz şey şu: Enflasyonun sebebi siyasetçiler, faizin sebebi siyasetçiler, işsizliğin sebebi siyasetçiler. Memlekette adaletin gecikmesinin sebebi siyasetçiler. Bürokrasinin aşılmasının sebebi siyasetçiler. Akademinin bozulmasının sebebi siyasetçiler, siyaset kurumu. Sivil toplumun sivil olmaktan çıkmasının sebebi siyasetçiler. Basının bu kadar huzursuz olmasının sebebi siyasetçiler. Temel hak ve özgürlüklerimizin sonlandırılmasının veya temel hak ve özgürlüklerimizin sınırlanıyor olmasından kaynaklanan huzursuzluğumuzun sebebi siyasetçiler. Üniversitelerin, genç işsizlik oranımızın artmasının sebebi siyasetçiler. Tarım ve hayvancılıktaki daralmanın sebebi siyasetçiler. Aklınıza ne geliyorsa, sorun diye saydığınız bu problemlerin aslında tahlili mümkün. Bunları çözemeyen siyasetçiler. Hasebiyle öbür bir kurum yok. Bunları çözebilecek olan da siyasetçiler ve siyaset kurumu. Tahlilsiz zannedilen sıkıntılarımızın çözülebileceğini göstermek için kurulduk.

PARTİ KAVGASIYLA KAYBEDECEK VAKTİMİZ YOK

Her problemini çözebilecek yetişmiş insan gücü olan, büyük devletler kurmuş, varlıklı devirleri olmuş, hazinesini doldurabilmiş, ulusal gelirini yükseltebilmiş, satın alma gücünü yükseltebilmiş, enflasyonsuz ve faizsiz bir ülke kurabilmiş devirlerimiz var bizim. Bunları başarabildiğimize nazaran artık bunların olamamasına sebep olan ne kadar kusur, kabahat, kusur varsa bunları telafi edeceğiz ve memleketimizde nefes aldıracağız. Memleketimizin yaşama sevinci olacağız. Gereksiz münakaşaya gerek yok. Siyasi tartışmaları bu kadar abartıp uzatmaya gerek yok. Bir idare kalitesi kaybı var, idare kalitesinde bozulma var. Memleketin kaynakları yanlışsız değerlendirilemiyor. Memleketin kaynakları hakikat değerlendirilemediği için verimsizlik baş gösteriyor, devletin kurumları aşınıyor, siyaset harcamayı planlayamadığı için, topladıklarını adil dağıtamadığı için, yatırımların verimli geri dönüşümünü, rekabet gücümüzü ayağa kaldıracak formda planlayamadığı için, memlekette bugün karşı karşıya olduğumuz meseleler baş gösteriyor. O yüzden Türkiye’nin sıkıntılarına yeni bir coşkuyla, yeni bir idealizmle, yeni bir sorumlulukla çözme kastıyla bir parti kurduk. Anahtar Partimiz, memleketin hizmetini görmek için kurulmuş her partiden bir parti. Farklı olarak yalnızca şu: Biz bir parti sorunu üzere görmüyoruz. Her partinin milletine vaat ettiğini kendi vadimiz üzere biliyoruz. Hasebiyle devletine, milletine düşman olmayan herkesi kendimizden, kendimiz de onlardan biliyoruz. Parti kavgasıyla, parti münakaşasıyla kaybedecek bir günümüzün kalmadığına inanıyoruz. 85 milyonun aile olarak görülebildiği, yetişmiş insan gücümüzün, yetiştirebildiğimiz değerli insanların, memleketin idaresiyle buluşunca memleketin bugün karşı karşıya olduğu pek çok sorunun çabucak çözüleceğine inanıyoruz. Hesap veren siyasete inanıyoruz. Bilene soran, bilenlerle yürüyen, bilenleri baş tacı eden bir devlet idaresi vaat ediyoruz. Bizden olanlar değil, kendisinden olanlar değil, partisinden olanlar değil; bizden olanları milletinden olanlar, devletinden olanlar diye geniş bir perspektifle oturtuyoruz.

FAKİRLİK MEMLEKETİN BAHTI DEĞİL

Bu hassasiyetlerimizin merkezinde, tekrar devleti, milleti, 85 milyonu ayağa kaldırma mesuliyeti taşıyoruz, taşıyabiliyoruz. O yüzden Anahtar Parti önümüzdeki dönemin namzetidir. Anahtar Parti önümüzdeki periyot oy hesabının değil, kaç mebus çıkaracağının değil, Türk milletinin ne olacağının, Türk Devleti’nin hangi siyasi koordinatlarda durması gerektiğinin, hangi imkânları bulabileceğinin, hakikat yönetilirse ne kadar varlıklı olabileceğinin partisidir. Münasebetiyle biz ‘partim’ diyenler değil, ‘devletimiz, milletimiz’ diyenleriz. Kimlik siyasetine, mezhep meşrep arbedesine, fikri tartışmalara kurban edilecek her günümüzü milletimize kötülük sayıyoruz. Görevimizi biliyoruz. Görevlerimizi hangi hassasiyetlerle, hangi sorumluluk şuuruyla yapacağımızı biliyoruz. O çerçevede önümüzdeki periyodun namzeti olduğumuzu düşünüyoruz. Siyaset bu türlü vakitlerde kuşak değiştirir, kuşak değiştirir. Siyasetin kuşak değişikliğinin de vaktinin geldiği bir anda kurulduk. Siyaset bir bayrak yarışı üzeredir. Memleket için yapılanların, güzel olanların hepsi devam edecek. Eksik olanlar tamamlanacak, yanlış olanlara mani olunacak. Bu ülke büyük bir ülkedir. Kaynakları yanlışsız yönetilince 850 milyona yetebilir. Yanlış yönetildiği için 85 bin şahsa yetemez hâle gelmiştir. Büyük bir memleketi ayağa kaldırmak, aslında büyük bir potansiyeli olan memleketin hazinesini doldurmak, ambarlarını doldurmak çok kolaydır. Ovaları vardır, yaylaları vardır, meraları vardır, teşebbüsçüsü vardır. Yetişmiş insan gücü vardır, büyük bir gücü vardır, ticaret potansiyeli vardır. Bu ülkeyi gerçek yönetecek bir programa, bir takıma gereksinim olduğu için partimizi kurduk. Yoksa her şeyi var olan memlekette bunları yanlışsız yönetince memleket ayağa kalkacaksa, bu idare maharetsizliğinden kaynaklanan fakirlik memleketin mukadderatı değil, siyasetin kabahatidir. Bu yüzden buna son vermek hassasiyetiyle siyasete başladık. Yeni bir partiyle başladık.

MİLLİ İRADEYİ ÇOK ÖNEMSEMELİYİZ

• Siyasi yelpazedeki yerinizi tam olarak nasıl ifade ediyorsunuz?

Türkiye’de parti kurulduğu için kendisine şu soru sorulmamış hiç kimse yoktur: Efendim, ne gerek vardı? Hangi boşluğa parti kurdunuz? Bu, parti kuran herkese sorulan sorulardır. Türkiye’de biz siyasi parti boşluğuna kurmadık. Türkiye’de Anahtar Parti’yi memlekette adalet boşluğuna kurduk, memlekette tasarruf boşluğuna kurduk, nezaket boşluğuna kurduk, ciddiyet boşluğuna kurduk. Plan yapma, program yapma ve bunlara ulaşabilme imkânlarının yokluğuna kurduk. Büyük bir gücü var, bu gücün hesaba katılmadan, nobranca yönetildiği ve gücün boşa gittiği bir hesapsızlığın üstüne kurduk. Memlekette siyasete karşı bıkkınlığın olduğu bir vaktin üstüne kurulduk biz. Dolayısıyla Türkiye’de bir parti boşluğu olmayabilir fakat Türkiye’de bir idare boşluğu var. Türkiye’de bir siyasi partiye gereksinim yok denebilir ancak Türkiye’de bir akla, bir programa, bir kalkınma iradesine gereksinim var. Türkiye’de ciddiyete muhtaçlık var. Türkiye’de memleketin kaynaklarını gerçek yönetme maharetine muhtaçlık var. Münasebetiyle Türkiye’nin büyük potansiyelini ortaya çıkaracak yeni bir siyasi stratejiye gereksinim var. O yüzden bir partiyi konu etmiyoruz da Türkiye’nin büyük potansiyeline yürüyebilen bir aklı konu ediyoruz. O yüzden biz partimizi Türkiye’nin potansiyeline kurduk. Türkiye hakikat yönetilince hazinesi de dolacak. Türkiye gerçek yönetilince enflasyonsuz ve faizsiz olacak. Türkiye hakikat yönetilince dünyayla rekabet imkânı kazanacak savımızın, irademizin öznesi olarak kurulduk. Dolayısıyla bizim, ‘bir parti kurdunuz, hangi boşluğa kuruldunuz, parti kurdunuz, hangi koordinatlarda duracaksınız?’ sorularının daha üstünde öbür bir şey söylüyoruz. Türkiye’yi 85 milyonu ailemiz bilen bir mesuliyetle, sarıp sarmalama irademizle partimizi kurduk. Bu irademizin işte önünde, ardında daha önce tecrübe edilmiş parti, partiler kurulmuş başarısızlıkları var. Hasebiyle siyasete karşı ilginin, siyasete karşı itimadın, siyasete karşı itimadın azaldığı bir vakitte kurulduğumuzu biliyoruz. Beşerler siyasete bu türlü vakitlerde kahırlıdır. Siyasetçiyi sevmezler bu türlü vakitlerde. Fakat uzun bir sandık deneyimi vardır Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin. Türk milletinin uzun bir sandık deneyimi vardır. 1830’larda vilayet meclislerinden itibaren sandık deneyimimiz var. Sandıktan öbür tahlilimiz yok. Ulusal iradeyi çok önemsemeliyiz. Meselelerimizi çözme iradesi olan partileri önemsemeliyiz. Daha uygununu yapabiliriz diyen insanların parti kurmasından ümitsiz olmamalıyız. Bunlara sevinmeliyiz. Bir gün vazgeçer de ne yaparsak yapalım düzelmeyecek derse bu millet, o zaman endişelenmeliyiz. Yoksa parti kurmak, yeni partiler kurarak memleketin güçlü yarınları için uğraşta bulunmak memleket için sevindiricidir. Biz de Türkiye’nin büyük potansiyeline inanıyoruz. Memleketin büyük insan gücüne inanıyoruz. Memleketin büyük potansiyelinin hakikat yönetilince ülkeyi ayağa kaldıracağına inanıyoruz. Partimizi bu koordinatlarda kurduk. Kimlik arbedesi vermeyeceğiz. Kimlikli siyaset yapacağız, kimlik siyaseti yapmayacağız. Pahalar üzerinden siyaset yapmayacağız ancak bedelli siyaset yapacağız. İnsanların bizden olan olmayan, bizim mezhepten, bizim meşrepten olan olmayan, bizim inancımızdan, bizim aidiyet grubumuzdan olan olmayan diye itilip kakılıp huzursuz olduğu bu berbat iklime son vermek zorunda olduğumuzu düşünüyoruz. Biz kocaman bir aileyiz, 85 milyon her rengimizle hoşuz ve biz bir millet olarak bundan sonra kendi kendimize yeteriz irademizle ayağa kalkabiliriz. Hassasiyet koordinatları, partimizin koordinatları olacak.

VECİZ NUTUKLAR AÇ İNSANI BAĞLAMAZ

• Sahaya çıkmanızın akabinde karşılaştığınız olumlu ve olumsuz reaksiyonlar konusundaki değerlendirmeniz nedir?

Siyaset prensipsizlik sınırında şu anda. Bu uzun iktidar devrinde bir de deneyim ettiğimiz 50 artı 1 mecburiyetleri, siyaseti yapılan ittifaklarla veyahut 50 artı 1’i kazanmak için legal görülen birtakım enstrümanlarla ilkesizleştirdi. Sonuçta millet siyasetin sonuçları prestijiyle prestijine bakar. Yani sizin ne söylediğinizin bir ehemmiyeti yoktur. Milletin yaşadığının bir kıymeti vardır. Siz çok hikmetli şeyler söylersiniz. Millet açsa sizin hikmetli sözleriniz milleti bağlamaz. Siz çok veciz nutuklar atabilirsiniz. Çok âlâ programlar yazabilirsiniz. Olağanüstü programlarınızı çok uygun lansmanlarla millete takdim edebilirsiniz. Millet sizin anlattığınıza, yazdığınıza, programlarınıza bakmaz. Millet yediğine bakar, bulduğuna bakar, konutuna akşam götürebildiğine bakar, konutundan çıkarken korkusuna bakar. Hastalanınca aldığı hizmete bakar. Çocuklar büyüyünce çocuklarının kazanabildiği, bulabildiği işe bakar. Ticaret yapıyorsa sattığına bakar. Üretiyorsa ürettiğinin seneye üretebilme imkânlarına bakar. Yani aslında vatandaşınız, milletiniz sizin programlarınıza bakmaz. Sizin programlarınızın sonuçlarına bakar. Bu prestijle Türkiye’de 23 yıldır sevilen, 23 yıldır ardında durulan, ümit edilen fakat milletin umduklarını bulamadığı bir iktidar vardır. Bu hayal kırıklığına sebep olmuştur. Beraberinde bu uzun iktidar pek çok açıdan siyaset kurumunu aşındırmıştır. Siyaset kurumu şöyle aşınmıştır: Bu uzun iktidar devrinde sevip de düşman olunmayan, düşman olunup da dost olunmayan, yanına alıp da karşısına almadıkları, karşısına alıp da yanına almadıkları hiç kimse kalmamıştır. Münasebetiyle bu siyasete prensipsizlik bulaştırmıştır. Siyasetçilerin dostluğuna, siyasetçilerin düşmanlığına, siyasetçilerin hengamesine, siyasetçilerin sevdasına inanamaz hâle gelmişlerdir. Siyaset kurumu bu kadar aşınınca milletin yaşama sevinci kalmaz, haklı olarak millet yaşadığı meselelerden siyaseti ve siyaset kurumuna güvensizlikten kahırlı hâle gelir. O yüzden alanda en büyük zorluk siyaset kurumunun aşınmasından kaynaklanan zorluktur.

İNŞALLAH BAŞARIRSINIZ DUALARI ALIYORUZ

Ama Allah’a hamdolsun en azından ben şahsen 35 yıldır cemiyetçilik yapıyorum, siyaset yapıyorum. Olabildiği kadar milletime verdiğim kelamlara, olabildiği kadar milletimin beni bulmayı makul gördüğü yerlerde olmayabilmeyi başardım. Yani ben unsurlu siyasete çok inanırım. Millet için siyaset yapmaya, millete verilen kelamların tutulmasına çok inanırım. Mazeretlerle beyan edilen şeyin siyaset olmadığını, mazeretlerle yapılan şeyin siyasete prestij kazandırmadığına inanırım. Prensipli siyaset şu anda Türkiye’nin tahminen en büyük ihtiyaçlarından biridir. Anahtar Parti bu prensipli siyaset hassasiyetinin üstüne kuruldu. Alanda partimize karşı bir inanç, partimize karşı bir tebessüm, partimize karşı hassasiyetlerine karşı inşallah başarırsınız duaları vardır. Lakin siyaset çok çaba ister. Bu türlü vakitlerde bedeli çok ağır olur siyasetin. Bu bedeli ödeyeceğiz. Biz siyaseti milletimizden alacak hassasiyetiyle yapan bir takım değiliz. Milletimize borcumuz var. Bu borcumuzu ödeyeceğiz.

ADALET YOKSA AKSİLİKLER ÇOĞALIR

• Malumunuz Türkiye genel problemlerinin yanı sıra gündemi çok ağır bir ülke. Son olarak da İmamoğlu soruşturmasıyla birlikte tüm problemler geri planda kaldı. Sizin parti olarak İmamoğlu soruşturması ve sonrasındaki gelişmelerle ilgili değerlendirmeniz nedir? Kelam konusu gelişmeler ülke demokrasisi ve huzuru açısından sizi endişelendiriyor mu?

Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi, Adalet ve Kalkınma ismi olarak şöyle bir iddiayı barındırıyor: Bir ülke fakat adaletle kalkınabilir. Yani AK Parti kendisine bu ismi, bu savla aldı: ‘Bir ülke fakat adaletle kalkınabilir’ argümanıyla bu ismi benimsediler. Ülkeyi adaletle ayağa kaldıracaklarına inandıkları için partilerine bu ismi koydular. Artık Türkiye’de yapılanların, son devir bilhassa tartışmalarımıza husus olanlar üzerinden söz etmem gerekirse, şayet bir şey adaletliyse, şayet yapılan adaletin tecellisi ise adalet kesinlikle ülkeyi güçlendirir. Adalet kesinlikle devleti güçlendirir. Şayet yapılan adil ise, adaletli bir iradenin tecellisi ise ülkenin toplumsal beraberliği güçlenir, iktisadı güçlenir, prestiji güçlenir, devletin kurumları güçlenir. Şayet bunların hiçbiri olmuyorsa yapılan şey adaletle yapılamıyordur. Yapılan şey adaletli değildir. Veyahut yapılan şey adaletin yöntemine riayet edilerek yapılmıyordur. Ne oluyorsa oluyordur, bu yapılanların toplumsal karşılıklarına bakıyorum. Beraberliğimiz zayıfladı. Devlete itimadımız zayıfladı. Memleketler arası prestijimiz zayıfladı. Faiz oranlarımız yükseldi. Enflasyonumuz yükseldi. Borçlanma oranlarımız yükseldi. Döviz rezervlerimiz eridi. Yani yapılan şey bu kadar olumsuz sonuçlar doğuruyorsa ya yapılanda ya yapılma yordamında önemli yanlışlar var demektir. Ben öyle bakıyorum.

Anahtar Parti Genel Lideri Yavuz Ağıralioğlu kurultay için tarih verdi

CUMHURBAŞKANLIĞI SÜRECİNİ KONUŞMAK İÇİN ÇOK ERKEN

• Görünen biçimiyle Cumhurbaşkanlığı seçim tarihi her ne kadar 2028 olsa da bildiğiniz üzere bu bahisle ilgili tartışmalar da şimdiden ülke gündemine girmiş durumdadır. Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi konusunda görüşünüz nedir? Ortak bir aday etrafında birleşmek yerine partinizin kendi adayıyla bu yarışta olması üzere bir fikriniz var mı? İktidarın Cumhurbaşkanı adayının her şeye karşın Erdoğan olacağı kesin… Sizce muhalefetin ortak adayı olması konusunda Ekrem İmamoğlu’nun, Mansur Yavaş’ın yahut bunlar dışında bir diğer ismin bahtı nedir?

Cumhurbaşkanlığı sürecinin erken konuşulmaya başladığını düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı sürecini kendisi için meslek planlamasının imkânı gören birtakım siyasi aktörler bunu tetiklemiş olabilir. Buna Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir daha seçilmesi, bir daha seçilmesine imkân arayabilmesi, sanki bir daha seçilmek için yeni bir yol, yeni bir mecra deneyelim mi değerlendirmesi de konulmuş olabilir. Ben bu kadar sorunu olan memlekette elinde her türlü programı tatbik edecek gücü olan iktidarın kim cumhurbaşkanı olacak tartışmasından çok bu ülkenin hâli ne olacağı odaklanması gerektiğini düşünürüm. Bu kadar sorun olan memlekette de muhalefetin sıkıntılara odaklanmış mesuliyetli bir alternatif olabilmesini çok önemsiyorum. Münasebetiyle Türkiye’de bu siyasi tiyatroya döndüğünü düşündüğüm ‘kim cumhurbaşkanı olacak?’ tartışmasını ikinci defa, üçüncü sefer yaşıyor olmaktan da mustaribim. Biz ‘kim cumhurbaşkanı olsun?’ tartışmasından daha önce ‘ne cumhurbaşkanı olsun?’ tartışmasının hakikat olduğunu düşünüyoruz. Şayet cumhurbaşkanlığı makamı, cumhurbaşkanlığı mesuliyeti konuşulacaksa ‘kim olsun?’ üzerinden değil ‘ne olsun?’ üzerinden konuşulsun. Tahminen bunun memleketimize daha çok yararı olur. Nezaket cumhurbaşkanı olsun, ciddiyet cumhurbaşkanı olsun, adalet cumhurbaşkanı olsun, merhamet cumhurbaşkanı olsun. Partili, partisiz ayırmadan herkesi kucaklayabilecek cumhurbaşkanı olsun. Devletin ya da birikmiş insan gücümüzün üstünde partililik üzerinden değil, devletin milletin birliğini temsil eden makam üzerinden cumhurbaşkanlığı konuşulabilsin. Cumhurbaşkanlığında kimin olacağı, kimin oturacağı, kimin cumhurbaşkanı olacağı değil, Cumhurbaşkanlığı makamının ne yapacağı, nasıl yapacağı, kimlerle yapması gerektiği konuşulabilsin. Hasebiyle biz Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı tartışmasını şu anda milletin yaşadığı problemler cihetinden de hem erken hem de millete saygısızlık sayıyoruz.

BİZ MİLLETİN A PLANIYIZ, KİMSENİN B PLANI DEĞİLİZ

Bütün partilerin kendilerine ilişkin bir gündemi vardır. Biz Anahtar Parti olarak milletin A planı olarak kurulduk. Bütün şubeler ile memleketin hizmetine talibiz. Cumhurbaşkanlığı da dahil buna partimizi hobi olsun diye kurmadık. Partimizi cumhurbaşkanlığı hesapları da dahil memleketteki bu son devir bilhassa 50 artı 1’in sebep olduğu ittifaklar denkleminde bir ittifak denkleminin aparatı olarak da kurmadık. Partimizi milletin ittifak yapabileceği, ardında 85 milyonun ‘ben bu partiyi destekliyorum’ diyebileceği bir teze kurduk. Yani biz milletin A planıyız. Hiç kimsenin B planı değiliz. Çocukça işte olmazı olur görmek, ham hayal kurmak, erken konuşmak falan bunların hepsinin siyaseten bir vakti olduğuna inanırız. Yani her değerlendirmenin bir vakti vardır. Alanlarda büyük bir siyasi coşkuyu, toplantılarda büyük bir mesuliyeti bütün teşkilatlarımızda görüyoruz. Önümüzdeki devrin namzeti olabileceğimiz koordinatlardayız. Biz Türk siyasetinin yeni alternatif merkezi olmaya çok kararlıyız. Cumhurbaşkanlığı tartışmalarını şimdilik erken buluyoruz. Partimiz önümüzdeki periyot koordinatlarını, ya 40 katır ya 40 satır diye, ya Millet İttifakı ya Cumhur İttifakı diye, ya CHP ya AK Parti diye bu tahterevalli siyasetine kurban ettiğimiz yıllarımızdan sonra merkezinde millet olan, ya o denli ya bu türlü değil, yalnızca millet hassasiyetiyle bir siyasi alternatif oluşturmaya uğraş edeceğiz. Bunun enstrümanları Cumhurbaşkanlığı seçimi de dahil, önümüzdeki seçimler de dahil, Türkiye’deki toplumsal karşılıklarımız da dahil bunları görmemiz lazım. Alandaki ivmelenme arttıkça bizim söylediklerimizin yeni bir imkâna dönüşebileceğine dair hem ümidimiz hem çabamız var. Yani Türkiye’de ‘Nereye dahil olacaksınız?’, ‘Hangi ittifak bloğundasınız?’, ‘Kimi destekleyeceksiniz?’ falan üzere sorulardan çok yakında kurtulacağımıza inanıyoruz. ‘Ne denklem kuracaksınız?’, ‘Hangi yolu açacaksınız?’, ‘Önümüzdeki periyot millete ne alternatif sunacaksınız?’ sorularına muhatap olacağımız bir yere yürüyoruz.

İSMİ GEÇEN HERKESTEN DAHA İDDİALIYIZ

Anahtar Parti bu bahse bahis isimlerin dışında da bir baht olup olmadığını millete göstermek için kuruldu. Yani biz cumhurbaşkanlığı sürecinde namzet diye ismi geçen herkesten iddialıyız. Yani konu ‘kim yapar, nasıl yapar?’ tartışmadığımız için ‘onlar yapar, biz de yaparız. Biz daha uygun yaparız.’ Bahse geçen, ismi geçen herkesten daha iddialıyız, herkesten daha dirayetliyiz, herkesten devletin, milletin menfaatlerine biz daha layığız diyebiliriz. Fakat sıkıntı kimin olacağını konuşmak değil, sıkıntı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Türk Milleti’nin geleceği ismine hangi programın, hangi siyasi koordinatların, hangi çerçevenin, hangi hassasiyet merkezlerinin harekete geçmesi gerekiyor, onları konuşmamız lazım. Dünya sıkışıyor, devletler sıkışıyor, bölgede Türkiye sıkışıyor, Türkiye’nin ağır sıkıntıları var. Bu netameli meselelerle ilgili bir hassasiyet taşıyoruz biz. Tahlil iradelerimiz var, koordinatlarımız var, kırmızı çizgilerimiz var, yapacaklarımız, yapmayacaklarımız var. Hasebiyle biz bir irade beyan ediyoruz. İrademizi beyan ederken kırmızı çizgilerimizi de gösteriyoruz. Bunu beyan ederken ne yapacağımızı, kimlerle yapacağımızı, kimlerle ne yapmayacağımızı da söylüyoruz. Devlet millet düşmanlarına gülmeyeceğiz. Devletin milletin düşmanlarıyla bir arada olanlarla siyaset geliştirmeyeceğiz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hudutlarında pusulanan her türlü operasyonla Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına kasteden tehlikeleri bertaraf edeceğiz. Ege’yi de yönetmek zorundayız. Akdeniz’i de yönetmek zorundayız. Münhasır Ekonomik Bölgeleri yönetmek zorundayız. Libya’da sorumluluklarımız var. Suriye’de bir fiili durumla karşı karşıyayız. PKK’ya devlet kurdurmak istiyorlar. Mani olmak zorundayız. 4 milyon sığınmacı var. Sığınmacıları salimen memleketlerine göndermek zorundayız.

DİNDARLIĞIMIZ AŞINDI, MİLLİYETÇİLİĞİMİZ VİZYON KAYBETTİ

Çocuklarımız işsiz, beyin göçü veriyoruz. Bunlara kavuşmak zorundayız. Adalet gecikti, hızlandırmak zorundayız. Toplumsal beraberliğimiz çok önemli güç birikimi oldu, kırılma eşiğine geldi. Toplumsal rehabilitasyonu sağlamak zorundayız. Devletin kurumlarına inancı sağlamak zorundayız. Dindarlığımız aşındı. Milliyetçiliğimiz vizyon kaybetti. Bütün bunları toparlamak zorundayız. Sivil toplumumuz savruldu. Basın, temel hak ve hürriyetlerimiz bayağı baskı altında kaldı. Bunları yine ayağa kaldırmak zorundayız. Eğitim kuruluşu dağıldı. Türkiye’nin ağır problemleri var ve bu sıkıntılara odaklanmış bir kalkınma iradesi ortaya koymalıyız. Bu iradenin merkezinde particiliği az, devletin, milletin geleceğiyle ilgili telaşları çok duyurmak zorundayız. Parti hengamesini az, memleket çabasına çok heves etmek zorundayız. Oy, parti telaşı az, devletin, milletin beraberliğini çok hassasiyetle taşımak zorundayız. O yüzden biz ne yapacağımızı biliyoruz, ne yapmayacağımızı biliyoruz, kiminle ne yapılabiliri biliyoruz, kiminle ne yapılamayacağını biliyoruz. O yüzden tarihte büyük işler yapabildiğimiz düzgün devirlerimizde hangi hassasiyetlere dikkat ettiğimizi, ne yaparak büyük olduğumuzu biliyoruz; ne yaparak küçük hâle geldiğimizi, küçüldüğümüzü biliyoruz. Neye dikkat etmeyince devletin küçüldüğünü, neye dikkat etmeyince toplumun bölündüğünü biliyoruz. Neye dikkat edince de toplumun bir ve birlikte olduğunu, yüreklerin bir arada çarptığını, insanların birbirlerine sarılabildiğini, güvenebildiğini, birlikte üretebildiğimizi, adalette kalkınabildiğimizi biliyoruz. Münasebetiyle yapacaklarımızı, yapmayacaklarımızı hükümete de bu cihetten bakıyoruz. Bu 23 yıla da bu türlü bir kıymetlendirme konusu olarak bakıyoruz. Yani düşmana bakar üzere bakmıyoruz. Her şeyi görebildiğimiz bir aynaya bakar üzere bakıyoruz.

TÜRK MİLLETİNİN VE DEVLETİNİN NÖBETİNİ TUTACAĞIZ

Siyasetin nöbet yerimizi bildiğimiz bir değişiklik merkezi görüyoruz. Biz bir nöbet değişimine hazırlanıyoruz. Bayrak yarışı üzeredir siyaset. Yapanlar yaptılar. Buraya kadar geldi. Nöbet yerinde kabahat kusur varsa, gevşeklik varsa, uyku hâli varsa, hudutlar beklenememişse, bu nöbet yerinde nöbette durmanın hassasiyeti taşınamamışsa nöbeti bütün irademizle tutacağımız yere yürüyoruz. Biz Türk milletinin, Türk devletinin nöbetini tutacağız. Vatanımızın milletimizi bekleyeceğiz. Vatanımızın imkânlarını bekleyeceğiz. Emeğini bekleyeceğiz. Alın terini bekleyeceğiz. Sonlarını bekleyeceğiz. Çocuklarımızın hayalini bekleyeceğiz. Üretenlerinin hakkını bekleyeceğiz. Yaşayan, emek eden, alın teri dökerek emek etmiş, ondan sonra emekli olmuş insanların haysiyetli ömür beklentilerini koruyacağız, geliştireceğiz, koruma edeceğiz. Münasebetiyle biz Türkiye’ye daha kaliteli bir idare, daha güçlü bir gelecek ikram edeceğiz inşallah. Koordinatlarda olacağız. Yoksa öbür türlü bu konuşmaların içerisinde kim cumhurbaşkanı, ne cumhurbaşkanı falan bu tartışmaların içerisinde memleketin sıkıntılarının ezildiğini düşünüyoruz. Türkiye büyük bir ülke. Türkiye’nin büyüklüğüne yürümeliyiz. Türkiye’yi büyütmeye çalışmasın siyaset, Türkiye’yi küçültmesin kâfi. Türkiye’yi varlıklı etmeye çalışmasın siyaset. Memleketin zenginliğini adil dağıtsın kâfi. Türkiye güçlü bir ülkedir. Türkiye büyük bir ülkedir. Bu büyüklüğü siyasetin hesapsızlığı, siyasetin plansızlığı, programsızlığı ve gevşekliği küçültüyor. Türkiye herkese yetebilir. Herkese yetebilir ülkeyi kendine yetmez üzere gören siyasetçiler veya siyaset etrafında mevzilenmiş azgın hevesler küçültmektedir. Hasebiyle bu memleket büyüktür. Yalnızca siyaset maharetsizliğiyle küçültüyor. Bu memleket herkese yetebilir. Yalnızca siyasi plansızlık, programsızlık herkese yetemez hâle getiriyor. O yüzden biz memleketin büyük potansiyeline yürüyeceğiz. Önümüzdeki devir bugün yaşadıklarımızdan çok daha uygun olacağına inanıyoruz. Bu hassasiyetlerimizle önümüzdeki periyoda hazırlık yapıyoruz. Hepsi bu.

TÜRKİYE’DE BİR ERKEN SEÇİM BEKLEMİYORUZ

• 81 vilayette teşkilatlanmanızı tamamladınız ve 20 Nisan’da 1. Olağan Kurultayınızı gerçekleştireceksiniz. Bununla ilgili neler söylersiniz?

*5 ay üzere bir vakitte kâğıt üstünde değil, memleketin hizmetini görecek takımları ilçeler seviyesinde, vilayetler seviyesinde, bölgeler seviyesinde ve genel merkez seviyesinde oluşturabilmiş bir partiyiz biz. Yani kâğıt üstünde kurulmadık, laf olsun diye kurulmadık. Gürül gürül bir savla, coşkun toplantılarla kuruluyoruz. Çok coşkun karşılamalar, halk buluşmalarıyla milletimizle kucaklaşıyoruz. Artık Büyük Kurultay’ımıza hazırlanıyoruz. Büyük Kurultay’ımız sonbaharda yapacağımız, o denli planladığımız Harikulâde Kurultay’ın ön hazırlığı aslında. Seçime girme hakkımız, Türkiye’de erken seçim beklemiyoruz ancak rastgele bir fiili durum oluşur diye seçime girme hakkımızı da aslında bir an evvel yasal olarak alabilmek için organize ettiğimiz bir süreç bu. 5 ayda kurulduk. Milletimizin kalbine kurulduk. Partiyi fiilen kurmak kolaydır. Milletin umudunu korumak zordur. Milletin umuduna kurulduk. Münasebetiyle alanda gördüğümüz tebessümün de itimadın de 5 ayda partimize büyük kurultayı yapabilme imkânına dönüşmesi bizim partimizin önümüzdeki devrin en güçlü namzetlerinden biri olduğunu alamettir. Natürel ki takdir milletindir. Natürel ki inanç duyacak millettir. Alışılmış ki şayet güvenip takviye olursa iktidara bir partiyi getirecek olan millettir. Milletin kelamının üstüne kelam demokrasilerde yoktur. Egemenlik millete aittir. Bu hassasiyetlerle milletimizin kalbine, geleceğine yürümeye devam edeceğiz. 20 Nisan’dan sonra tam takımımızla, alana çıkacağız. Ekim’e kadar bu 6 aylık süreci kurucularımız, divanımız, MYK’mız, gençlik kollarımız ve bayan kollarımızla alanda geçireceğiz. Yani 250 kişilik bir kadroyu her gün bir vilayete gidilecek biçimde teşkilatlarımızı milletle buluşturacak, milletin umudunu yine ayağa kaldıracak halde planlıyoruz. 20 Nisan’dan sonra, Büyük Kurultayımızdan sonra topyekûn alana çıkacağız.