Durmuş Yılmaz: “Soyuluyoruz ey halkım!”
Uşak /Hüseyin Demir
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Uşak Kışladağı Altın Madeni ÇED olumlu raporununyargılamasının adil yapılmadığı gerekçesiyle tarz yönünden bozulmasına karar verdi.
Bunun üzerine, 12 Şubat 2025 günü Uşak İdare Mahkemesi’nde tekrar duruşma yapıldı. Madene karşı açılan davalara yalnızca bölge halkından olan vatandaşlar müdahil olabiliyorlar. Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, maden alanı alanı yakınında olan Eşme Karacaömerli Köyü doğumlu olduğu için davaya müdahil olarak katıldı.
“ALTININ PAYLAŞIMI ŞEFFAF DEĞİL”
Duruşmada şirketin yararı ve devletin elde ettiği gelir üzerine konuşan Durmuş Yılmaz” Şu soruları yöneltti:
Yıllık ne kadar altın üretiliyor?
Bu altının dolar cinsinden karşılığı nedir?
Devletin aldığı royalti bedeli, mahallî yönetimlere yapılan ödemeler, istihdam edilen işçi sayısı ve ödenen vergiler nedir? Kimse bilmiyor!.”
Şirket avukatları, üretilen altının Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda (TCMB) olduğunu söylese de Yılmaz “TÜPRAG bir hayır kurumu değil. Merkez Bankası’na satılan altınların karşılığı olarak alınan Türk lirası ile ne yapıldı? Dövize çevrilerek yurtdışına mı aktarıldı?”.diyede sordu. Şirket yetkilileri bu sorular karşısında sessiz kaldı.
“ALTIN MADENCİLİĞİ ŞİRKETE BÜYÜK KÂR SAĞLIYOR”
Yılmaz ” 2006 yılında ons başına 600 dolar olan altının bugün 2.900 dolara yükseldiğine dikkat çekerek, “Bu fiyat artışıyla Kışladağı Altın Madeni’nin büyük kâr sağladığı açıktır” dedi.
Yılmaz, kamuoyuna açıklanmayan bilgiler nedeniyle hesapların varsayımlar üzerinden yapıldığını belirtti ve şu iddiası yaptı:
Haftalık 150 kg altın üretildiği argüman ediliyor.
Yılda 40 hafta çalışıldığı varsayılırsa, toplam yıllık üretim 6 ton altın eder. 2006’dan 2025’e kadar yaklaşık 114 ton altın çıkarılmış olabilir. Devletin toplam hissesi en optimist kestirimle bu üretimin sadece %10’u. Kalan %90’lık hisse ise şirketin elinde.
“TARIM YAPMAK DAHA KÂRLI ve ÇEVRE DOSTU”
Durmuş Yılmaz” Türkiye’de tarım alanlarının giderek daraldığını ve bu durumun ulusal güvenlik sorunu haline geldi. Ulubey’den Kışladağı’na 13 kilometre uzunluğunda boru sınırı ile su taşınıyor. Bu su, tarıma yönlendirilse bölge iktisadı nasıl etkilenirdi?” diye sordum
Türkiye’de 2.400.000 hektar ekilebilir alanın tarım dışı kaldığını ve bu alanların tekrar üretime kazandırılmasıyla çok daha büyük ekonomik yarar sağlanacağını “Bir ton buğdayın dünya borsalarındaki fiyatı 600 dolar. Tarıma verilen takviye artırılsa, çevreye ziyan vermeden daha büyük bir kazanç elde edilebilir” dedi.
Yılmaz” Ülke iktisadına sağlanan katma değer, talan edilen doğanın, kirletilen suyun ve havanın yarattığı sağlık meselelerinin karşılığı değil, değmez!
Uğur Mumcu’nun “Vurulduk ey halkım!” sözlerine bir gönderme yaparak “Soyuluyoruz ey halkım!” diye duruşma salonunda ses yükseltti.
ALTIN MADENCİLİĞİ EKONOMİK BİR İŞLETMEDİR!
Her yatırım kararında olduğu üzere altın madenciliği işletmesinin bir girdisi ve bu girdiden elde edilen bir çıktısı vardır.
Girdisi: Tahrip edilen doğa, kirletilen su ve hava, yok edilen ağaç ve bitki örtüsüdür.
Çıktısı: Değerli metal, yani altındır. Dava ve davalılar bu hususlardaki savlarını ortaya koydular fakat tahrip edilen doğa ve yok edilen ekosistem karşılığında elde edilen altının nasıl paylaşıldığı, kimin ne kadar hisse aldığı konusunda hiçbir bilgi ortaya konmadı.
KAMU OYUYLA PAYLAŞILMIŞ HİÇBİR RESMİ VERİ YOK!
Bir tarafta altının sahibi Türk Milleti ve onu temsil eden hükümran devlet, diğer tarafta yabancı bir ülkenin sermayesi var. Hükümran Türk Devleti’nin bu ekonomik faaliyetten elde ettiği yarar (getiri):
Altın lisansı üzerinden aldığı royalti bedeli, İlave varsa; vilayet özel yönetimi hissesi, Şirketin ödediği kurumlar vergisi, Çalışanlara ödenen ücret + kesilen gelir stopajı + SSK prim kesintilerinden oluşmaktadır.
Sermaye sahibinin (TÜPRAG’ın) elde ettiği gelir ise üstteki sarfiyatlar ile elektrik, su, makine-teçhizat amortismanı üzere diğer işletme sarfiyatları düşüldükten sonra ortaya çıkan faaliyet geliridir ki bu, yurtdışındaki ana firmaya transfer edilir.
Kirletilen suyun, havanın, yok edilen ve tahrip edilen doğanın elde edilen ekonomik yarara değip değmediğini bilebilmemiz için:
Yıllık ne kadar altın üretildiği ve bunun dolar cinsinden nakdî karşılığının, Royalti bedelinin ne kadar olduğunun,
Yerel yönetimlere ne kadar ödeme yapıldığının,
Kaç kişi çalıştırıldığının ve bunlara ödenen net ücretin, gelir vergisi stopajı ile SSK primlerinin ne kadar olduğunun,
Ödenen kurumlar vergisinin ne kadar olduğunun yetkili makamlarca denetlenmiş, doğruluğu onaylanmış bilgi ve bilgilerle kamuoyuna açıklanması gerekir. Fakat bu bahislerde kamuoyu ile paylaşılmış hiçbir resmi data yok.“
‘’ÜRETİLEN ALTINLAR NEREDE’’
Duruşma esnasında Durmuş Yılmaz “şirket avukatlarına bu soruların bir kısmını yöneltti ve “Üretilen altınlar nerede?” diye sordu. Şirket avukatı, “Altınlar TCMB’de.” diye karşılık verdi. Bunun üzerine Yılmaz “TÜPRAG hayır kurumu olmadığına göre Merkez Bankası’na satılan altınlar karşılığı alınan Türk liraları ile ne yapıldı? Elbette döviz alıp ana şirket hesabına transfer ettiniz.” dediğinde karşı taraf susmakla yetindi.
1980 yılında yıllık ortalama 615,00 dolar (en yüksek günlük fiyat 800 dolar) olan altının onsu, 2000 yılında 279,11 dolara kadar gerilemiştir. 2006 yılında 603,46 dolara yükselen ortalama ons fiyatı, 2010’da 1.224 dolar, 2020’de 1.703 dolar, bugün ise 2.900 dolar düzeyine ulaşmıştır. 2025’in üçüncü çeyreğinde 3.200 dolar olması beklenmektedir.
2006 yılında faaliyete geçtiğinde 600 dolar civarında olan ons fiyatı ile “rantabl” olan Kışladağı Altın Madeni’nin bugün 2.900 dolar düzeyinde çok daha kârlı olduğu açıktır.
Belirtildiği üzere net, doğru datanın olmadığı bir ortamda elbette varsayımlarla ilerlenecektir. Şayet ortada bir ayıp varsa, bu ayıp varsayımlar üzerinden ilerleyenlerin değil, kamuoyunu doğru bilgilendirmeyenlerindir.
ISO 500 ve ISO 1000 raporlarında da sağlıklı bilgi bulunmamaktadır. Uşak İl Özel İdaresi’nin yıllar prestijiyle ne kadar “pay” aldığı kamuya açık bilgi değildir.
Doğrudan şirkette ve taşeron firmalarda 1.500 kişi (ki 1.300 civarında çalışan olduğu söyleniyor) istihdam edildiği ve giydirilmiş (ücret + stopaj + SSK primi) maliyetin 50.000 TL olduğu kabul edilirse:
Aylık: 1.500 x 50.000 = 75 milyon TL
Yıllık: 75 milyon x 12 = 900 milyon TL
Bu ölçü, altın cinsinden 290 ila 406 kg ortasında değişmektedir.
Varsayalım ki yıllık üretim ölçüsü sabit, 2006-2025 döneminde toplam üretim 6 ton x 19 yıl = 114 ton altın.
Bu hesaba itiraz edenler, doğru resmi sayıyı açıklasınlar lütfen!
Kısacası, kurumlar vergisi + royalti + vilayet özel yönetim hissesi + işçilik maliyetleri + SSK primi + varsa devletin aldığı diğer hisseler en optimist iddiayla 500-600 kg altın karşılığını geçmez.
Toplamı 100 ünite kabul ettiğimizde 90-95 ünitesi TÜPRAG’a, en optimist iddiayla yalnızca 10 ünitesi devlete kalıyor!’’ dedi.
Gün uzunluğu devam eden uzun duruşmada davacı taraf, risklerin daha da arttığını ileri sürerek yine keşif yapılmasını talep etti. Davalı taraf ise her şeyin denetim altında olduğunu belirterek yine keşif talebine itiraz etti. Mahkemenin bu bahiste 10 gün içinde karar vermesi bekleniyor
TÜPRAG, HALKLA İLİŞKİLER İÇİN SİPARİŞ HABER YAZDIRMAYI BIRAKMALI
Mahkeme sonrasında dava ile ilgili görüşlerini bildiren Durmuş Yılmaz, “Öyle anlaşılıyor ki! Şirket yetkilileri, bu sorular karşısında rahatsızlık duymuş olacak ki, Uşak’ta faaliyet gösteren mahallî bir haber portalına yaptırılan özel bir haberle kamuoyunu etkilemeye çalışmışlardır. Haberde; TÜPRAG’ın bu işlerden büyük kâr elde etmediği lakin yatırım yapmaya devam edeceği belirtilmiş, bu kapsamda 100-150 milyon dolarlık bir yatırım planlandığı tabir edilmiştir. Bu girişim, şirketin kamuoyundaki imajını güçlendirmeye yönelik bir halkla ilişkiler çalışması olarak değerlendirilebilir. Ben buradan haberi yapan Uşaklı hemşehrilerime sesleniyorum. “Altın madeni işi geleceğimizi ipotek altına alan bir iştir. Bu nedenle bu tür haberlerde lütfen madenciler tarafında olmayın! Kamuoyunu şeffaf bilgilendirin” çağrısı yaptı!
“Bütün bu data eksikliğine rağmen, bilinen kimi bilgiler kullanılarak devlet-şirket kazançlarının ne olduğu konusunda bir fikir edinilebilir.
SOYULUYORUZ EY HALKIM!
Durmuş Yılmaz, ülkemizdeki besin enflasyonunun yüksekliği ve tarımın ulusal güvenlik sorunu haline geldiğini belirterek, tarıma yönelmenin daha kazançlı olacağını vurguladı.
Son olarak şirketin halkla ilişkiler yoluyla kamuoyunu yanlış bilgilendirdiğini belirten Yılmaz, “TÜPRAG, halkla ilişkiler için sipariş haber yazdırmayı bırakmalı! Uşaklı gazeteci hemşerilerim, siz de açık ve net olun! Kamuoyunu doğru bilgilendirin!” dedi.